ana sayfa

| iletişim | eski ogelk.net |
Ara  
 

 
Ana Sayfa  » Herkes için... » Not Defteri » Yeni "Öcü"ler Yaratmadan Uyuşturucuya Doğru Teşhisi Koyabilmek Gerek PAYLAŞ  

Yeni "Öcü"ler Yaratmadan Uyuşturucuya Doğru Teşhisi Koyabilmek Gerek

 

Son günlerde eroine bağlı ölüm olayları arka arkaya gelince, zihnimizin arkalarına attığımız ve görmezden gelmeyi tercih ettiğimiz uyuşturucu sorunu, yine ülkenin gündemine girdi. Bağımlılık alanında çalışanlar için hiç yabancı olmayan bu acıların ve ölümlerin toplumsal yansıması, izlemeye ve yorumlamaya değer veriler sunuyor bize. Bu yansımaları değerlendirmek, bize sorunla uğraşmak ve çözmek için önemli ip uçları verebilir.

Eski manken bir genç kızın ya da bir doktorun kızının ölümü, olaya nereden bakarsanız bakın, basın için iyi bir haberdi. Bu haberin toplumsal bir sorun haline getirilmesini ise basının becerisi olmasından çok, toplumun öznel korku nesnelerine olan merakıyla açıklamak daha mümkün gözüküyor. "Haber"in işleniş tarzı da, içsel yansıtmalarımıza iyi birer örnek oluşturuyordu. Yaklaşık bir ay önce ölen diğer eroin bağımlısı genç kızda olduğu gibi, bu yeni ölüm olayında da haber, en azından birkaç gazetede "arkadaş kurbanı" yorumuyla yer aldı. Gerçekten bu insanlar arkadaş kurbanı mıydılar? Aslında bu gençlerin önemli bir kısmı, arkadaşlarını kendilerine benzer kişiler arasından seçiyorlar. Farklılıklarını, acılarını, zevklerini, dışlanmışlıklarını kendilerine benzer gruplar için eritebiliyor ve böylece mutlu olabiliyorlar. Böyle bir arkadaş grubu içinde kurban ile zanlının kimliğini belirlemek zordur. Ama onun arkadaş kurbanı olması, herkesi rahatlatır. Çünkü bu tip arkadaşlar, Bizim çocuklarımızın öyle bir niyetleri hiç yokken, çocuklarımızı baştan çıkarabilir! Hatta bir anne, baba olarak, toplum olarak ya da devlet olarak bizim bu olayda bir eksiğimiz, suçumuz da yoktur! Her şeyin suçlusu "o" arkadaştır! Öte yandan, arkadaşlarını "kötü" yola düşüren bu zanlının da aslında bir "arkadaş kurbanı" olduğunu söyleyecek birileri de muhakkak çıkacaktır.

Olaya bir başka cepheden bakanlar ise, uyuşturucu sorununun emperyalizmin ülkemize bir oyunu olduğu savını ileri sürüyorlar. Bu görüşe göre, emperyalizm ülkelere uyuşturucu sorununu sokarak onları ele geçirmektedir. Çinin tarihindeki afyon savaşlarının dünya tarihinde emperyalizmin en iyi örneklerinden birisini oluşturduğu söylenebilir. Ancak günümüzde, ülkemizdeki uyuşturucu sorununu tümüyle emperyalizme bağlamak, toplum ya da anne-baba gibi önemli etkenleri temize çıkarmaktan başka bir işe yaramaz. Yıllar önce metadon adındaki ilaç konusunda da öyle yaptık. O dönemde, metadonun ABD'nin bir oyunu olduğu ve ülkemize girmemesi gerektiği metadon karşıtı bir cephe tarafından dile getirilmişti. Metadon karşıtı cephe, bunun ilaç firmalarının oyunu olduğunu ileri sürmüştü. 40 litresi 9 dolar olan bu ilacın bir firma için karlılığını anlamak mümkün olmasa da, bu savlar bağımlılık ile ilgilenmek istemediğini söyleyen psikiyatristlerden tutunda, gazetelerin köşe yazarlarına varıncaya kadar geniş bir cephede cengaverce savunuldu ve sonuçta metadon konusu "komisyona havale edilerek" unutuldu. Ama belki geçen hafta ölen genç kız, metadon kullanıyor olsaydı, bugün hayatta olacaktı.

Bir başka kesimin ise, uyuşturucu sorununu aile yapımızın bozulmasına bağlama eğilimi gösterdiği dikkatimi çekti. Bu yazılarda, geleneklere olan bağlılığımızın kuvvetlenmesi gerektiğine vurgu yapılıyordu. Ülkemizin, son 20 yıl içinde geniş aile yapısından çekirdek aile yapısına doğru hızlı bir evrimleşme süreci geçiriyor. Aile yapısı bozulmuyor, evrim geçiriyor. Bunun en önemli nedeni ise, kentleşmenin artışı. Kentleşme arttıkça aile evrim geçirecek, küreselleşme egemen oldukça yabancılaşma artacak. Hem kentleşip, hem de aile yapısını korumak mümkün değil. Uyuşturucu kırsalın hastalığı değil, kentin bir türlü kabuk tutmayan yarasıdır.

Yine haberlere göz attığımızda, gazetelerde her iki gence de eroin satan kişinin aynı olduğu bildiriliyor ve bu kişinin resimleri yer alıyordu. Bu karanlık ruhlu, vicdansız adam, masum gençlerin kanına girmişti! Kendimizi aldatmayalım. Kimse, kimseye zorla bu maddeleri vermiyor. Durup, dururken bu gençler madde kullanmaya başlamıyor. Bu gençlerin madde kullanmadan önce madde kullanımına yatkın davranışlar gösterdiği, gözü yaşlı anne babalarındaysa ciddi hataların olduğu aşikar. Bu yazının amacı kimseyi yargılamak değil. Sadece, yanlış ip uçlarını takip etmeyi önlemek. Bir dönem, okulların önünde satılan simitlerin ya da sakızların içine uyuşturucu konduğu paranoyası toplumsal bir yayılım göstermişti. Uyuşturucu satıcısı niye geçimini sağlayacak uyuşturucusunu simide koyup, heba etsin ki!. Farz edelim, simide eroin kondu. Genç, bu simidi yediği zaman içinde ne olduğunu bilmediği için, olsa olsa simit bağımlısı olabilir. Bugüne kadar binden fazla bağımlı ile görüşmüş biri olarak, hiç simitten ya da sakızdan dolayı bağımlı olana rastlamadığımı belirtmek isterim.

Suçladığımız daha pek çok şey var. Popüler kültürden, gazetelerin özendirmesine, araştırma anketlerinde uyuşturucu adı geçtiği zaman gençlerin akıllarının çelineceklerine kadar. Gençleri salak yerine koyan bu savlarla aslında kendimizi rahatlamaya çalışıyoruz. Kendimizi rahatlatma çabasından vazgeçsek iyi olacak. Kendimizi rahatlatmaya uğraşırken, olayın özünden uzaklaşıyoruz. Öcüler yaratıp, bu öcülerle savaşa savaşa enerjimizi tüketiyoruz. Yarattığımız öcülerle uyuşturucuyu hafife aldıkça, onu azdırıyoruz. Olayın sosyolojik, psikolojik, biyolojik ve kültürel boyutlarını korku nesneleri yaratmadan kabullenmeyi öğrenmemiz gerek. Ülkenin toplumsal gelişim sürecini ve gittiği yeri iyi irdelememiz gerek.

Radikal Gazetesi Pazar ekinde yayınlanmıştır...

 
 

Kişisel

Herkes için...

Akademik

web siteleri