Bu söz karşısında kıvranır insan! Ne diyeceğini bilemez. Hangi ses tonuyla konuştuğunun bile farkında değildir. Ama “bilerek yapmama” hali değil midir zaten karşısındakini üzen. Fark etse yapmayacağı farz edilir.
Karşımızdakinin ses tonu bazen bize çok şey verir. Söylediklerinin içeriği değil, sesinin tonuna daha çok önem veririz. Ses tonuyla yargılarız. Kızarız veya güleriz. Korkarız veya güven duyarız. “Ama sesin hiç de öyle değildi!” tartışması sık girer hayatımıza.
Bir “yok ya!” cümlesi kaç biçimde söylenebilir? Karşımızdaki kişi ses tonunu giderek yükseltirse şaşkın bir ifadeye delalet eder. Sonunu keskinleştirirse öfkeli oluverir. Ses tonu giderek düşerse merak duygusunu algılarız…
Algılarımız ses tonunun özellikleri kadar bizle yani kendimizle de ilgili. O ses tonunun bize ne ifade ettiği önemli. Bazen aynı ses tonunu iki farklı kişi farklı biçimlerde yorumlayabilir. Bu durum tamamen kişisel deneyimlerimizle ilgilidir.
Daha önce yaşadığımız bir olayın öncesindeki ses tonu, yeni bir olaydaki yorumlamamızı etkileyebilir. Sevgilisi tarafından terk edilen kişi, o konuşmanın yapıldığı andaki ses tonunu unutmaz. O ses tonunun tekrarladığı anlar artık onun için sonuç aynı olacak şartlanmasını kazanır.
Hatta daha da öncelere bebekliğe bile gidilebilir. Nitekim bebeklerin 7 aydan itibaren seslerdeki duygusal tınıyı algılayabildikleri gösterilmiştir. Sesin müziğini konuşmanın vezni verir. Bu konuşanın duygularını yansıtır. 7 aylık bebeklerin beyninde duygusal konuşmaların aktiviteyi artırmaktadır. Öfke veya mutluluğu ayırt etmektedir. İşte bu ayırt edicilik gelecekte algılamalardaki farklılıkların da temelini oluşturur.
Sosyal yaratıklarız. Bu nedenle karşımızdakinin duygusal halini anlamak isteriz. Biri gülüyorsa neşelidir, ağlıyorsa üzüntülüdür. Yüz ifadesi ruh hali için önemlidir. Ama yüz ifadesi yanında bir de ses tonunu duyarsak içimiz daha rahat eder.
Webcam sağ olsun. Artık yüz ifadesiyle ses tonunun birleşiminden karşımızdakinin ruhsal bilmecesini çözebiliyoruz…
Bir araştırmada aktörlerden “bu böyle mi?” demeleri istenmiş. Ama bunu bir gülerek bir de öfkeyle söylemeleri istenmiş ve karışık montajlanmış. Böylece öfkeli bir ses tonuyla ama gülümseyerek veya neşeli bir ses tonuyla ama öfkeli bir yüz ifadesiyle söylenen videolar ortaya çıkmış.
Hazırlanan bu video Hollandalılara ve Japonlara seyrettirilmiş. Japonların yüz ifadesinden daha çok ses tonuna dikkat ettikleri saptanmış. Araştırmacılar Japonların hep gülümsediklerini bu nedenle birbirlerinin yüz ifadelerinden daha çok ses tonuna önem verdiklerini iddia etmişler.
Bazı durumlarda ses tonu ipuçları veriyor bize. Karşımızdakini çözmek için ipuçları peşinde koşuyoruz. Çözünce rahatlıyor muyuz? Hayır!
Başka bir araştırmada erkek ve kadınlara, alçak ve yüksek ses tonlu erkek ve kadın konuşmaları dinletilmiş. Erkeklerin düşük ses tonuyla konuşması bir aldatma işareti olarak saptanmış. Kadınlarda ise durum tersi çıkmış. Kadın yüksek ses tonuyla konuşuyorsa aldatma riski daha yüksek olarak algılanmış.
İlk bakışta bu durum şu biçimlerde değerlendirilebilir: “Eğer erkek düşük ses tonuyla konuşuyorsa bir halt etmiştir ve bunun suçluluğuyla alttan alıyordur”. “Eğer kadının sesi yüksek çıkıyorsa, kendine bir güven gelmiştir, bir başkası vardır ona sırtını dayamıştır!”.
Ama araştırmalar öyle demiyor! Erkeklerde testosteron yükseldikçe ses tonu düşüyor. Kadınlarda ise östrojen hormonu arttıkça ses tonu yükseliyor. Yani durum hormonal. Hormonal durumumuz ses tonumuzu da ayarlıyor.
Hormonlarımızın seks durumumuzu ayarladığını da unutmayalım. Testosteron arttıkça erkeklerde, östrojen arttıkça kadınlarda cinsel ihtiyaçlar artıyor.
Yani erkeklerde testosteron arttıkça ses tonu düşüyor, cinsellik artıyor. Kadınlarda östrojen arttıkça ses tonu ve cinsellik ihtiyacı yükseliyor. Bu durumda ilk anlattığımız araştırma doğru denebilir!
Ne diyordu araştırma sonuçları? Erkek yavaş ses tonuyla konuştukça, kadın ise yüksek ses tonuyla konuştukça aldatma riski artıyor! İçgüdüler hem insanları yönetiyor, hem de insanlara doğruları gösteriyor…
“Yok, artık!” demeyin. Başka araştırmalar da bunu doğruluyor. Örneğin 69 kadınla yapılan bir araştırmada kadınların yumurtlama dönemlerinde ve yumurtlama olmayan dönemlerde “ben üniversite öğrencisiyim” demeleri istenmiş. Yumurtlama döneminde olduklarında kadınların bu basit cümleyi yüksek ses tonuyla söyledikleri saptanmış.
Bilindiği üzere yumurtlama dönemi kadınların üreme ihtimallerinin daha yüksek olduğu dönemler. Bu dönemde sadece ses tonları da değişmemiş. Yürümeleri, giyimleri de değişim gösteriyormuş. Erkeklerde bu dönemlerde kadınları daha çekici buluyorlarmış.
Yani kadının ses tonunun yükseldiği dönem kadının üreme dönemi. Üreme dönemlerinde bir dişi çoğalmak ister! Flörtöz olduğu günlerdir e erkekleri baştan çıkarmayı her zamankinden fazla isteyebilir.
Tabi her şeyi bu kadar basite indirgediğimi düşünmeyin. Bir ses tonunun nerelere kadar gidebileceğini anlatmaya çalışıyorum. İnsan denen yaratığı etkileyen faktörlerin ne kadar karmaşık olabileceğini de…
“Bir kere sesini duysam yeter!” derken de acaba “yüzünü görmeye gerek yok, sesinden ben anlarım her şeyi!” demek mi istiyoruz…
Kültegin Ögel, Mart 2011
Meraklısı için kaynaklar
Akihiro Tanaka et al. I Feel Your Voice: Cultural Differences in the Multisensory Perception of Emotion. Psychol Sci. 2010 Sep;21(9):1259-62. Epub 2010 Aug 16
Bryant et al. Vocal cues of ovulation in human females. Biology Letters, 2008; 1 (-1): -1 DOI: 10.1098/rsbl.2008.0507
Jillian J.M. O'Connor, Daniel E. Re and David R. Feinberg. Voice Pitch Influences Perceptions of Sexual Infidelity. Evolutionary Psychology, 2011. 9(1): 64-78
Tobias Grossmann, Regine Oberecker, Stefan Paul Koch, Angela D. Friederici. The Developmental Origins of Voice Processing in the Human Brain. Neuron, 2010
Yazan: Kültegin Ögel |