ana sayfa

| iletişim | eski ogelk.net |
Ara  
 

 
Ana Sayfa  » Herkes için... » Yaşamla Dans » Ağlamak rahatlatır mı? PAYLAŞ  

Ağlamak rahatlatır mı?

 

“Ağla rahatlarsın” denir. Ağlayınca rahatlanır mı? Gülmek belki ama ağlamak gibi bir eylem insanı nasıl olurda rahatlatır?  Rahatlamak için mi ağlarız? Yoksa ağladığımız için mi rahatlarız?

Ağlamanın hem içsel hem de dışsal işlevleri var. Ağladığımız zaman ruhsal ve fiziksel alemimizde değişiklikler olurken, çevremizdeki insanlarla olan ilişkilerimizde de bir şeyler değişir.

 

Ağlama sonrasında bedenimizde olumlu fiziksel değişikliklerin olmadığı, olsa da bunun belirgin bir özellik olmadığı gösterilmiştir. Kalp hızı, tansiyon gibi temel parametreler ağlamaktan etkilenmemektedir.

 

Bir film seyrederken ağlayanların, ağlamayanlara göre üzüntülerinin daha uzun ve derin olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle ağlamanın doğrudan rahatlatıcı bir işlevi olmadığı söylenebilir.

 

Sık ağlayanların da daha mutlu insanlar olmadığını düşündüğümüzde, ağlamanın rahatlatıcı bir işlevi olduğu ile ilgili bu yaygın inanç nereden kaynaklanıyor?

 

Ağladığımızda etrafımızın ilgini çektiğimiz ise su götürmez bir gerçek! Çevremizdeki insanlarla kontağımız ağlayınca daha çok artar. Sosyal ve ruhsal destek gördüğümüzde, yalnız olmadığımızı anladığımızda kendimizi daha iyi hissederiz.

 

Neden ağladığımızda çevremizin ilgisi bizi mutlu ediyor? Çevremizin ilgisini çekmek için mi ağlıyoruz?

 

Anne ve babamız ile olan ilişkimiz veya çocukluk sonrası yaşadığımız aşk ilişkilerimizde bağlar ruh sağlığımızda çok önemli bir yer tutar. Ağlamanın da bu bağlanmayla ilişkisi olduğu ileri sürülebilir.

 

Bebeğin ağlaması ona bakanlara iletilmek üzere yollanmış bir yardım çağrısıdır. Ona bakılması, beslenmesi ve ilgi talebidir. Aslında bu açıdan baktığımızda yetişkinlikteki ağlamalarımız da benzer bir işlev görmektedir.

 

Bebek yardım istediğinde önce şiddetle ağlar. Bir nevi protestodur bu! Eğer bu protestosuna bir yanıt alamazsa, daha sessiz bir şekilde ağlamayı sürdürür. Bu ağlama ise artık bir çaresizlik ve ümitsizlik halidir. Yine bir yanıt alamadığı zaman bebek ağlamasını keser.

 

Yetişkinlerde de bir kayıp sonrası benzer bir durumun yaşandığı açıktır. Bir yakınımızı kaybettiğimize ağlamamız şiddetlidir. Bu daha çok protesto içeren bir ağlamaya benzer. Kaybın üzüntüsü ve yarattığı öfke, ağlamada kendini bulur. Ağlamanın bastırılması ise, bir ayrılık göstergesidir.

 

Bebek veya bir yetişkin ağladığında “hayır, hayır” diye seslendiğini duymak mümkündür. Ağlarken genelde sözcükler yetersiz kaldığı için bu sözcükleri duymayız ama hissederiz. Amaç kaybın geri gelmesidir. Annesinin gelip bebeği kucağına alması, ağlamanın durması ve ayrılığın getirdiği acının sonlanması için yeterlidir.

 

Ağlayanın istediği bir konfor değildir. Ağlayan kişi eylem ister. Yaşadığı kaybın sonlanmasını talep eder.

 

Uzlaşma, yeniden birleşme ve restorasyon olmadığı durumlarda sessiz ve içten bir ağlama devam eder. Sevgilisinin bir başkasıyla olduğunu gören bir veya bir yakını kanser olan kişilerde yaşanan bir tarz ağlamadır bu. Ümitsiz ve çaresiz olunan bir durumdur. Kaybın kabullenildiği bir aşamadır.

 

Bu sessiz ve içten ağlama hali, protesto içeren şiddetli ağlamadan daha fazla başkalarının ilgisini çeker ve sempati yaratabilir. Burada başkaları tarafından manipülasyon hissi yaşanmaz.

 

Ağlamaya karşı başkalarının tepkisi bir sakinleştirme çabası olarak gelişir. Ağlayan kişiye güzel sözler söylenir, elinden tutulur vb. Tüm bunlar aslında kaybın yerini tutmasa da bir bağlanma halidir. Bağlandığı nesneyi kaybeden için kaybettiği nesnenin yerini tutmasa bile bir bağlanma hissini yaşatır.

 

Sevgilimiz terk ettiğinde bir dostumuzun sıcak sözleri, bize dokunması, ellerimizi tutması rahatlatıcı bir işlev görür. Bir “bağlantı hali” söz konusudur. Kaybolan bağlanmanın yerine geçici de olsa bir bağlanma kurulmuştur.

 

Protesto ağlamasını takip eden sessiz ağlama dalgası sonunda kendini sessizliğe vurur. Artık kayıp belirginleşmiştir.  Umut yok olmuştur. Depresyon ve içe çekilme gözlenebilir. Ama bunun sonunda da yeniden yapılanma gelişir ve yeni bağlanmalar oluşur.

 

Ağlamanın bastırılması olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ağlamanın bastırılması yardım arayışının olmayışı veya yardımı ret etmektir. Bu durumda alkol veya uyuşturucu kullanımı, intihar, yemek yememe gibi davranışlar ortaya çıkabilir.

 

Ağlama daha çok bir kayıp veya çocukluğu hatırlatan durumlarda ortaya çıkar. Bir cenaze töreni, sevgiliden ayrılma, bir film insanları ağlatabilir. Hepsinde ana tema bir şeyin kaybıdır.

 

Bazen insanlar sevinçten ağlarlar. Sevdiği birisine kavuşan kişi aslında yine kaybının bitişine ağlıyordur. Bir yarışmada birinci gelen kişi de kaybetme riski olan bir şeyin yeniden kazanılmasının mutluluğunu yaşıyordur. Kayıpların tekrar elde edilmesidir tüm bu örnekler ve aslında temel yine kayıptır. Öfkeden veya üzüntüden ağlamak ta bir güçsüz olmanın belirtisidir yine ve iktidarın kaybı söz konusudur.

 

Araştırmalarda ağlamanın daha çok evde olduğu gösterilmiştir.  Ev aslında kaybolan kişinin olduğu veya olması gereken yerdir. Ama o kişi kayıptır ve ağlayan kişi o kaybın farkına varmıştır.

 

Ağlamak, başkalarında ret edemeyecekleri bir empati ve sempati yaratır. Yine yapılan araştırmalarda ağlayan birisini gördüğü zaman insanların onu yatıştırmaya çalıştığı, dokunduğu ve kendi içlerinde de ağlama hissinin oluştuğu saptanmıştır.

 

Tüm bunlara rağmen ağlamanın bir rahatlama hissini yarattığı da yadsınamaz. Araştırmalar bize her şeyi söylemiyor. Ama gözlemler de bir şeyler anlayabiliriz. Uzun süre ağladıktan sonra artık ağlamamıza kızmaya başlarız. Artık kayıp önemini yitmiştir. Kendi benliğimiz daha önemli hale gelmiştir.

 

Bu haliyle ağlamanın bir var olma biçimi olduğunu da söyleyebiliriz. Başkalarının bizim yardımımıza koşması da, kendimizi var hissetmemize yol açar. Çevreyle olan alma-verme işlemi sırasında kendimizi de tanırız.

 

Ağlamak bir teslimiyet halidir. Görme bulanıklaşır, göz yaşları fiziksel savunmayı güçleştirir. Bu durum bireyler arası yakınlaşmayı ve bağlanmayı kolaylaştırır. Kişilerarası bağları artırır. Ama uygun olan yer ve zamanda… Örneğin işyerinde pek işe yaramaz!

 

Ağlamak protest veya sessiz bir çığlık olsun aslında fark etmez. Hayatımızı sürdürmek için gereklidir.

 

Gözyaşlarımız hiçbir zaman boşa gitmez!

 

Meraklısı için kaynaklar

 

A. Vingerhoets et al., (eds.), Emotion Regulation. Michelle C.P. Hendriks, Judith K. Nelson, Randolph R. Cornelius, and Ad J.J.M. Vingerhoets. Chapter 6: Why Crying Improves OurWell-being: An Attachment-Theory Perspective on the Functions of Adult Crying. C_ Springer 2008

 

Bowlby, J. (1969). Attachment. New York: Basic Books.

 

Hasson O. Emotional Tears as Biological Signals. Evolutionary Psychology – ISSN 1474-7049 – Volume 7(3). 2009.

 

 

 
 

Kişisel

Herkes için...

Akademik

web siteleri